11.09.2010

30 Yıl Önce - 30 Yıl Sonra: 45'liklerden 45'ime...


Düşününce şaka gibi geliyor ama 12 Eylül 1980'in üzerinden tam 30 yıl geçmiş... O Cuma sabahını çok iyi hatırlıyorum aslında; yaz tatilinde ilk (ve son) kez bir buzdolabı tamircisinde çırak olarak çalışmıştım. Aldığım ücreti tam olarak hatırlamıyorum ama haftalığımın neredeyse tamamı her hafta sadece bir 45'lik plak almama yetiyordu. İşin ilginç yanı; 1988 yılına kadar hiç pikabım olmadı. Buna rağmen kazandığım parayla her hafta sonu gidip bir 45'lik plak alıyordum. 33'lük albümleri almama sebeplerimden biri daha pahalı olmalarıydı ama asıl sebebi plaklarımı dinleyebileceğim tek yer olan amcamların evindeki pikabın sadece 45'lik çalıyor oluşuydu (-ki amcam öleli nerdeyse 10 yıl oluyordu, yengem artık yalnız yaşıyordu). Eşrefpaşa'daki evimizden kalkar, Konak'a iner, vapurla Karşıyaka'ya geçer, vapurdan indikten sonra yaklaşık 3 km. yürüdükten sonra varırdım yengemlerin evine. Sağolsun o da beni evde yalnız bırakır ben de plaklarımı dinleme fırsatı bulurdum.

1980'in yaz ayları, ülkemizde 45'lik plakların yavaş yavaş yok olmaya başladığı dönemdi aynı zamanda. Artık tek tük yerli baskı 45'lik çıkıyordu piyasaya. O yaz aldığım 45'liklerden bazıları 30 yıldır benimle beraber yaşıyorlar ama bir çoğu da çoktan kaybolup gitti. Ancak iki elimin parmakları kadar tutan o 45'likler arasında; Blondie'nin Heart Of Glass'ı, ABBA'nın Gimme Gimme Gimme'si, Boney M'in Hooray Hooray ve El Lute'si, Teach-In'in Dear John ve The Robot'u, Emyl Starr'ın Santiago Lover'ı, Bo Derek'in "10" filminin müziği olan Ravel'in Bolero'su, Karen Young'ın Hot Shot'ı ve kırık olmasına rağmen atmaya kıyamayıp hâlâ elimde tuttuğum Ajda Pekkan'ın Pet'r Oil'ü vardı sanırım. Hâlâ elimde olan sonuncusu dışındakileri de şu son üç-dört ayda tekrar elde etmeyi başardığım için çok mutluyum. (Bu plakların hepsini ilerleyen vakitlerde bu sitede bulabilirsiniz.)

Yaz boyunca aldığım plakların sayısı 10'lu sayılara henüz ulaşmıştı ki, okulların açılacak olmasından dolayı işten ayrılacağım günün sabahı 12 Eylül darbesi gerçekleştirildi. Sabah evden çıkıp işyerinin yakınında bulunan gazete bayiine gelene kadar durumu pek idrak ettiğim söylenemez. Ne zaman ki gazete satıcısının önüne dizilmiş upuzun kuyrukta bir ortaokul arkadaşıma rastladım ve konuştum, ancak o zaman anladım olağanüstü bir durumun olduğunu... Halkımız o günlerde askerler tarafından yapılan bu darbeyi; sokaklarda terörün kol gezdiği sıkıntılı günlerin bitişi olarak algıladığı için, ortalıkta hemen herkesi sarıp sarmalayan, hissedilir derecede bir mutluluk rüzgarı esip duruyordu. Bu "idrak edememe hâli" '82 Anayasası'na milletçe "Evet" diyeceğimiz güne kadar hiç bozulmadan devam etti. Sonrası malûm...

12 Eylül sonrası herkesi sarhoş eden o saadet meltemleri sadece biz sıradan insanları değil şov dünyasındaki yıldızları da etkisi altına almıştı kısa sürede. İhtilal'den bir hafta sonra piyasaya çıkan Hey dergisinin sayfalarında bu "kolektif mutluluk tablosu"nu çok net görmek mümkün. Dergi sayfalarında fazlasıyla hissedilen bu "memnuniyetlik hâli" daha üçüncü sayfada Genel Yayın Yünetmeni Doğan Şener'in başyazısında başlıyordu. Yazıya "Nihayet Atatürk'ü hatırlayanlar çıktı" diye başlayan Şener o haftaki yazısını "Güzel günler bizimdir" diye bitiriyordu. Derginin ilerleyen sayfalarında yer alan 12 Eylül darbesiyle ilgili yazının başlığı ise durumu gayet net gözler önüne seriyordu:
Sanatçılar yeni yönetim için aynı görüşte birleştiler:
"Mutluyuz... Ülkemize hayırlı olsun..."

İki sayfa süren ve çeşitli sanatçıların görüşlerine yer veren bu yazıda en ilgi çeken beyanat tabii ki Bülent Ersoy'dan gelmişti. "Başta değerli komutan Sayın Evren Paşa olmak üzere tüm rütbeli ve rütbesiz büyüklerine ve arkadaşlarına sonsuz teşekkürler eden" Ersoy ilerleyen yıllarda başına "teşekkür ettiği rütbeli ve rütbesiz büyükleri sayesinde" neler geleceğini bilse acaba hangi cümleleri kurardı dersiniz?
12 Eylül 1980'den tam 30 yıl sonra bugün yapılacak olan referandum için "Evet" oyu kullanacağını açıkladığı için protesto edilen Sezen Aksu'nun ex-hayranları, 30 yıl önceki darbeden sonraki düşüncelerini bilseler belki bu kadar şaşırmazlardı. "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ülkemizde her şeyin çıkmaza girdiği bir dönemde yönetime el koyduğu"nu düşünen Aksu, malûmunuz; ilerleyen yıllarda o çıkıldı sandığı çıkmazlarda Cumartesi Anneleri'yle karşılaşacak ve bir hayli şaşıracaktı.

30 yıl önce bugünlerde hayatıma girmeye başlamış olan 45'lik plakların etkisi mi daha güçlü oldu ilerleyen yıllarda, yoksa 12 Eylül darbesinin olumsuz sonuçları mı, tam kestiremiyorum. Ama 15 yaşında 45'lik plaklar ve askeri darbeler hakkında ne hissediyorsam, 45 yaşımda da aynı şeyleri hissettiğimden eminim...

Hiç yorum yok: